Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığından sonra en sık görülen nörodejeneratif hastalıktır.
Genetik ve çevresel faktörlerin bir araya gelmesi ile beynin derin gri cevherinde dopamin sentezleyen hücrelerin kaybı Parkinson hastalığı bulgularını ortaya çıkarır. Bu harabiyetin önemli bir nedeni beyinde oksidatif stres artışıdır. Hasta Parkinson hastalığı bulguları ile hekime başvurduğunda dopaminerjik hücrelerdeki kaybın %70 düzeyinde olduğu düşünülmektedir.
Yaşlanmak, erkek olmak, kafa travması geçirmek, ağır metal, tarım ilaçları ve kimyasallara maruz kalmak ve süt ve süt ürünlerini fazla tüketmek Parkinson hastalığı riskini artırır.
Homosistein düzeylerinin yüksek olması kalp damar hastalıkları ve nörodejeneratif hastalıklar, özellikle Parkinson hastalığı riskini belirgin olarak artırır. Homosistein tek karbon metabolizması döngüsünün son ürünü olduğu için bu döngüde kullanılan tüm kofaktörlerin eksikliği ve/veya enzimlerin mutasyonu homosistein düzeylerinde artışa neden olur. Homosistein düzeylerinde artışa neden olan eksik kofaktörler: B2, B6, B12 vitaminleri ve folik asit, betain, kolin ve çinkodur.
Yüksek homosistein değerleri, gri cevherdeki dopaminerjik hücre ölümlerini hızlandırır. Homosistein değerleri düşük olan hastaların Parkinson gelişim riski azalır. Homosistein değerlerinden bağımsız olarak da düşük B6 vitamini eksikliği Parkinson hastalığı riskini artırır; B6 vitamininden zengin beslenen hastaların riski tüketmeyenlerden azdır. B6 vitamini homosistein sentezinde kofaktör olarak kullanılması yanında önemli bir antioksidandır.
Homosistein döngüsünde homosistein tekrar metyonine dönüşürken iki vitamine ihtiyacı vardır: aktif folik asit (metiltetrahidrofolat, MTHF) ve B12 vitamini. Bu iki vitaminin eksikliğinde homosistein metyonine geri dönüştürülemez ve düzeyleri artar.
B12 vitamini eksikliğinde 5-MTHF, tetrahidrofolata (THF) dönüştürülemez. Bu durum metil tuzaklanması (methyl trap) olarak isimlendirilir.
Folik asit eksikliği bir yandan homosistein değerlerinde artışa neden olurken, bir yandan da çevresel toksinlere bağlı Parkinson hastalığı gelişim riskini artırır.
Homosistein yüksekliği, yüksek demir düzeyleri ile birlikte dopaminerjik hücrelerin toksinlere olan duyarlılığını artırır.
Homosistein düzeylerinin yükselmesinin önemli bir nedeni MTHFR (metil tetrahidrofolatredüktaz) enzimi mutasyonlarıdır. En sık saptanan mutasyonları MTHFR C677T ve MTHFR A1298C’dir. Ek olarak MTR A2756G mutasyonu da bulunabilir. (bu yazıda daha fazla bilgi bulabilirsiniz)
Parkinson hastalarında homosisteini yükselten diğer bir faktör hastaların almakta olduğu L Dopa tedavisidir. L-Dopa hem metil gruplarını kullanarak hem de B6 vitamini düzeylerini düşürerek homosistein düzeylerini yükseltebilir. Folik asit düzeyleri düşük hastalarda L Dopa daha yüksek homosistein düzeylerine yol açar, Entakopon gibi COMT-1 antagonistler ise homosistein düzeylerini düşürür. Uzun süreli L Dopa kullanımı sonrası ortaya çıkan yan etkilerden, özellikle davranış bozukluğundan yüksek homosistein düzeylerinin sorumlu olduğu düşünülmektedir.
Yüksek homosistein düzeyleri:
Parkinson hastalığı gelişim riskini artırır, tanı konulmuş hastalarda tedavi yanıtını düşürür, demans ve komplikasyon riskini artırır.
Homosistein düzeylerinin 20 umol/L’den yüksek olması Parkinson hastalığı gelişim riskini 9 kata yakın artırır.
Tiamin- B1 vitamini eksikliği, homosistein düzeylerinden bağımsız olarak Parkinson hastalığı riskini artırır.
Parkinson hastalığı gelişim riski bağırsak florası bozuk olan hastalarda daha yüksektir. Bunun bir nedeni de sağlıklı flora tarafından sentezlenen B1, B2, B3, B6, B12 ve folik asit düzeylerinin alımdan bağımsız olarak düşük olduğu, yetersiz alım halinde de bağırsak bakterilerinin ortamdaki B vitaminlerini kullanarak eksikliği artırması olabilir.
Kuruyemiş tüketimi fazla olan (E vitamininden zengin) ve yeterli B2, B3, beta karoten (A vitamini), C vitamini, çinko ve magnezyum alan hastaların Parkinson hastalığı gelişim riskinin azaldığı gösterilmiştir.
Hem hayvansal gıdalarla alınan A vitamini, hem de bitkilerle alınana karotenler dopaminerjik nöronlar ve bağırsaklardaki oksidatif stresi azaltabilirler. Ancak uzun süreli yüksek doz A vitamini takviyesi, aksine Parkinson hastalığı gelişim riskini artırır.
Fazla miktarda demir almak, özellikle yanında yeterli C vitamini alınmazsa Parkinson hastalığı riskini artırır.
Parkinson hastalarının D vitamini düzeyleri yaşıtlarından düşüktür.
Vitamin ve minerallerden bağımsız olarak fazla karbonhidrat tüketmek Parkinson hastalığı riskini artırabilir.
Alkol oksidatif stresi arttırarak ve bağırsak geçirgenliği artışına neden olarak oksidatif stres ve bağırsak enflamasyonu riskini artırır.
Ürik asit oksidatif strese karşı süspansiyon görevi gördüğü için, yüksek homosistein değerleri ile birlikte düşük ürat düzeyleri motor bozukluklar ve yürüme güçlüğünün ortaya çıkma riskini artırır.
Uzun süreli folik asit takviyesi veya metilasyon desteği, demans ve bilişsel yavaşlama riskini düşürür.
*
Kaynaklar:
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.