Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Süt, anne memelinin bebek memeliyi büyütmeye yönelik annesinin ona sağladığı bir gıda ve epigenetik bilgi kaynağıdır. İnsanlar dışında emzirme dönemi sonrası süt içmeye devam eden bir memeli yoktur. Sütün içerdiği karbonhidrat, yağ, protein, mineraller ve epigenetik bilgi taşıyan mikroRNA’lar, anne karnındaki gelişimin ve büyümenin devamını sağlar. Ergenlik sonrası büyümesi gerekmeyen erişkinler büyüyemedikleri için bu hücre büyümesi ve çoğalması, sütün içerdiği insüline benzeyen büyüme faktörü ve diğer pek çok anabolik molekülle birleşince pek çok kanserin ortay çıkma olasılığı artmaktadır. Süt bebeğin tüm sistemlerinin gelişimi için anneden bebeğe epigenetik bilgi taşır. Bu genetik bilgi veri sisteminin en önemli ögesi mikroRNA’lardır. mikroRNA’lar gen ifadesinde epigenetik değişikliklere neden olabilir ve DNA metilasyonunu etkileyebilir: bazı proteinlerin daha fazla veya daha az sentezlenmesine neden olabilir. Gen ifadesi üzerine olan etkileri nedeniyle miRNA’ların onkogenetik etkisi de olduğu düşünülmektedir.
Süt ve süt ürünleri son 10.000 senedir insanın hayatında; bu 2 milyon yıllık insan yaşamı göz önüne alındığında aslında kısa bir süredir.
Bu sürenin kısalığı dışında günümüzde tüketilen sütün, 100 sene önceki sütle bile pek çok farkı vardır.
· Yüksek miktarda rekombinant BGH (sığır büyüme hormonu) ve IGF-1 (İnsüline benzeyen büyüme faktörü) içermektedir.
BGH verilmesi alınan ineğin serum prolaktin değerlerini, süt miktarını %10, sütün yağ içeriğini %23, laktoz içeriğini %15 ve kalori içeriğini %17artırır.
BGH içeriği süt tüketenlerde hiperglisemik etkiye, insülin direncine ve enflamasyona neden olur. BGH aynı zamanda sütün içinde doğal olarak bulunan ve bebeğin büyümesi için gerekli olan IGF (insüline benzeyen büyüme faktörü) düzeylerini de artırır.
IGF’ler bazı yolakları etkin hale getirerek hücre çoğalmasını, yağ dokusu oluşumunu (lipogenez) ve hücre büyümesini sağlar. Aynı zamanda apoptozu önleyerek hücre ölümlerini de azaltır: tümör ve kanser gelişimine zemin hazırlar.
· rBGH kullanımı ineklerde artmış oranda meme enfeksiyonu (mastit) neden olmaktadır. Mastit sonucu antibiyotik verilmekte, enfeksiyona bağlı olarak süte geçen ineğin akyuvarları ve prostaglandinler bağırsaklarda enflamasyona neden olabilmektedir. Bunlar bağırsak bakterilerinin dengesini bozarak uzun vadede enflamasyona zemin hazırlar.
· İneklere döllenme ve üreme aşamalarında yapay seleksiyon uygulanması süt verimlerini artırmıştır. Ancak bu durum aynı zamanda sütün içerdiği miRNA-148a ve miRNA-21 düzeyini de artırmıştır. miRNA-21 ve miRNA-155 düzeyleri prostat, meme ve hepatoselüler kanser hastalarında artmıştır; hücrelerin çoğalması, rekürrens ve metastaza yol açar.
· Günümüzde tüketilen inek sütünün %70-80’i hamile ineklerden elde edilmektedir; geçmiş yüzyıllarda sadece buzağıladıktan sonra buzağıdan kalan sütler kullanılırken, bu durum artık geçerli değildir.
· Hamile ineklerden alınmasa bile süt (dolayısı ile de süt ürünleri) pek çok steroid hormon içerir: östrojenler (17β östradiol, östron, östriol), progesteron, androjen ve prolaktin. Hamile ineklerden alınan sütlerde bu miktarlar çok daha yüksektir ve hamileliğin son günlerinde 10-30 katına kadar çıkabilmektedir.
· Steroid hormonlar yağda çözündükleri için yağlı süt, kaymak, krema, tereyağı ve olgun peynirlerde hormon düzeyleri çok daha yüksektir (Östron yağsız sütte 2.9 pg/g iken tereyağında 119 pg/g). Post menopozal kadınlarda süt içtikten sonra idrarlarında östron, östradiol, östriol ve pregnandiol miktarları artmaktadır. Erkeklerde idrar östron düzeylerinde artış ile birlikte LH, FSH ve testosteron düzeyleri düşmektedir.
· İneklere yem olarak fazla miktarda fitoöstrojen içeren soya fasulyesi verilmesi de östrojenik etkiyi artırmaktadır.
· Süt ve süt ürünleri yüksek düzeyde dallı zincirli aminasitleri (BCAA: Lösin, izolösin, valin) içermektedir. Bu aminoasitlerin fazla alınması hiperinsülinemiye, insülin direncine, uzun vadede metabolik sendrom gelişimine neden olabilmektedir.
· Süt ve süt ürünlerinin yüksek miktarda doymuş yağ miktarı içerirler; günümüz sütlerinde bu düzey daha da yüksektir.
· Sütün içerdiği yüksek kalsiyum düzeyleri 25 (OH) D vitamininin 1,25 (OH)2 vitaminine dönüşümünü azaltır. 1,25 (OH)2 vitamini tüm kanserlere karşı koruyuculuk sağladığı için kanser oluşum riski artmaktadır.
· Süt ve süt ürünleri tüketimi tüm dünyada hızla artmaktadır.
Tam yağlı süt ve süt ürünlerini (özellikle inek sütü) fazla tüketmek:
· Prostat kanseri
· Meme kanseri
· Endometrium kanseri
· Mesane kanseri
· Testis kanseri
· Mide kanseri
· Hepatoselüler karsinom
· Non Hodgkin lenfoma gelişimini artırır.
Tam yağlı süt ile birlikte krema, kaymak ve tereyağı kullanımı mesane kanseri riski görülme olasılığını fazlalaştırır.
Non Hodgkin Lenfoma riskinin artmasında süt proteini kazeinin bağışıklık sistemi üzerine etkilerinin katkısı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca sütün içinde bulunabilecek organoklorür pestisitlerin de riski artırabileceği de gösterilmiştir. Yoğurt tüketimi ile Non Hogkin lenfoma arasında ilişki yoktur.
-Pastörizasyon, kaynatma, UHT veya fermentasyon sonrasında hormon, miRNA, IGF veya aminoasit düzeylerinde değişiklik olmaz.
-Sütü kaynatmak, UHT ve fermentasyon miRNA düzeylerini belirgin olarak düşürür.
-Yağsız süt ve ürünlerinde doymuş yağ ve hormon düzeyleri düşük, BCAA düzeyleri yüksektir.
-Yoğurdun içerisinde bulunan bakteriler mikroRNA’ları etkisiz hale getirebilir, laktozu sindirebilir. Ancak hormon düzeylerine bir etkisi olmaz.
-Keçi sütü ve ürünlerinde östron ve 17β östradiol daha düşük düzeylerde bulunur.
-Organik olan veya olmayan inek sütündeki hormon düzeyleri arasında fark yoktur.
Kaynakça:
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.