Hipokrat bundan yaklaşık 2500 önce, bütün hastalıkların bağırsaklardan başladığını söylemiş. Tıp dünyası bunun gerçekten böyle olduğunu son 20-30 yıldır kabul etmiş durumda.
Bağırsaklar ile ilgisiz görünen kronik ağrılar, depresyon, anksiyete ve diğer pek çok nörolojik hastalık, bağırsaklar düzelince düzelir, tedaviye daha iyi yanıt verir.
1998’de Dr. Michael Gershon bağırsaklar için ilk kez ikinci beyin terimini kullanmıştır. İkinci beyin denmesinin temel nedeni bağırsakların kendine ait bir sinir sistemi olması ve merkezi sinir sisteminden bağımsız çalışabilmesidir. Sindirim sisteminin kendine ait 500 milyon sinir hücresinden oluşan bir sinir sistemi vardır. Anne karnında beyinden önce gelişmesi nedeniyle birinci beyin de denebilmektedir. Bağırsağın gün içerisindeki ritmik döngüleri, uykudaki beyin döngülerine benzer. Beyinde ve omurilikte kullanılan pek çok nörotransmitter (ileti kimyasalı) bağırsaklarda üretilir.
Bunlar içerisinde en önemlileri serotonin, dopamin ve BDNF’dir. Bu kimyasallarda meydana gelen değişiklikler depresyondan demansa pek çok hastalığa neden olur. Kronik ağrıların, migren ve fibromiyaljinin ortaya çıkmasında ve ağrıların şiddetli seyretmesinde bu kimyasalların düzeylerinin önemi büyüktür.
Bağırsakların içinde yaşayan bakterilerin (mikrobiyom-mikrobiyota) sentezlediği pek çok vitamin ve kimyasal da hem beyin üzerinde etkilidir hem de nöronlar arasındaki iletişimde kullanılır.
Sindirim sistemi ağzın içinden başlar, yemek borusu, mide, 12 parmak bağırsağı, ince bağırsaklar, kalın bağırsak ve rektum ile devam eder, anüs ile sonlanır. Sindirim sistemi, ağız yoluyla alınan her şeyin vücudun içinde bir uçtan uca taşınması, sindirim, besin maddeleri, vitamin, mineral ve elektrolitlerin emilimi ve sonrasında artık materyallerin dışarı atılmasından sorumludur.
Sindirim sistemi Rus matruşka bebekleri gibi iç içe geçmiş, 7 katlı ve 9 metrelik bir borudur. Sindirim sisteminin içi dış dünya ile bağlantılıdır ve vücudun içi ile arasında bağırsak hücrelerinden oluşan bariyer vardır.Tüm vücudun bağışıklık sisteminin yüzde 80’ini oluşturan bağışıklık sistemi, bağırsakların içi ve çevresinde bulunur ve bağırsakla ilişkili lenf dokusu olarak adlandırılır.
Bağırsak duvarını kaplayan ve dış dünya ile temas halinde olan katmanı tek sıra bağırsak hücreleri enterositlerden oluşur. Enterositleri tek sıralı bir tuğla duvar olarak düşünebilirsiniz. Bağırsağın içini plastik bir boru gibi düşünün. Bu hücreler bu borunun iç çeperini fayans gibi boşluk bırakmadan döşerler.
Enterositler, hem dış dünya ile iç dünya arasındaki iletişimi sağlar, hem de yediğimiz gıdalardan bizim için gerekli olan maddelerin emilimini sağlar. Her katmanın arasında sinir hücreleri ve bağışıklık sistemi hücreleri bulunur.
Enterositleri bir arada tutan sıkı bağlantılar ve bağırsak hücrelerinin en üstünde besinlerden aminoasit, şeker, mineral ve vitamin ve yağları emebilmemiz için parmaksı çıkıntılar bulunur. Bu parmaksı çıkıntıları, saçaklı bir halı gibi düşünebilirsiniz. Enterositlerin arasına serpiştirilmiş özelliği olan diğer hücreler ise müsin üreten goblet hücreleri ve serotonin ve diğer kimyasalları üreten enterokromafin hücrelerdir.
Bağırsak hücreleri ve sıkı bağlantılar, besinlerimizden yararlı moleküllerin emilimini sağlayıp zararlı maddelerin vücudumuza girmesine engel olurlar.
Enterik sinir sistemi, sindirim sisteminin fizyolojik bütünlüğünü kontrol eder. Sindirim sistemiyle beyin arasındaki iletişimi sağlar. Bağırsak hareketlerini ve lokal kan dolaşımını düzenler.
Beyin bağırsak ekseni, beyin ve bağırsaklar arasındaki iki yönlü iletişimi ifade eder. Bu iletişimin bir de mikrobiyom (bağırsak bakterileri) ayağı vardır.
Bağırsak sinir sistemi, merkezi sinir sistemiyle parasempatik ve sempatik sinir sistemi yoluyla sürekli iletişim halindedir.
Beyin; bağırsak hareketlerini, bağırsağın strese verdiği tepkileri, bağırsak geçirgenliğini ve açlık tokluk durumunu etkiler.
Bağırsaklar serotonin, dopamin, BDNF ve diğer kimyasalları üreterek, bağırsak geçirgenliğini düzenleyerek ve bağırsak bakterileri yoluyla beyni etkiler. Ayrıca bağırsak ekseninin bel kemiğini oluşturan vagus sinirinin; hormonlar, duygu durum (depresyon, kaygı…) ve bilişsel faaliyetler üzerine önemli etkileri vardır.
Bağırsak bakterileri B12, diğer B vitaminleri ve K vitamini üreterek beyin sağlığına destek olur.
Otonomik sinir sistemi, iç organlarımızın fonksiyonlarını kontrol eden ve yüzde 90 istemsiz olarak çalışan bir yapıdır;Sempatik sinir sistemi, stres karşısında verdiğimiz kavga et/kaç yanıtından sorumlu sinir sistemidir. Parasempatik sinir sistemi ise bizim dinlenme, sindirme, sükunet ve tamir sistemimizdir.
Parasempatik sinir sisteminin bel kemiği vagus siniridir. Vagus siniri beyin sapından çıktıktan sonra omurilikten geçerek tüm iç organlara dağılır. Vagus adı da buradan gelmektedir. Vagus Latince “gezenti” demektir.
Vagus sinir sistemi beyin ve bağırsak arasındaki iletişimi iki yönlü olarak sağlar. Vagus siniri yutma, kalp hızı, terleme, kan basıncı, bağırsak hareketleri üzerinde söz sahibidir..
Beyin-bağırsaklar-mikrobiyom arasındaki iletişim bozulduğunda pek çok hastalık ortaya çıkar: IBS, migren, fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromu, depresyon, kaygı bozuklukları bunların sadece bir kısmıdır. Bağırsak yüzeyindeki parmaksı çıkıntılar bakterilerle birlikte yediklerimizi sindirir. Yediğimiz besinlerden protein, yağ, karbonhidrat, vitamin, mineral, antioksidan ve nano besleyiciler sindirilir. Sağlıklı beslenmek çok önemli ama uygun sindirim yapabilmek çok daha önemlidir. Aslında siz ne yediğiniz değil, neyi sindirebildiğinizsiniz, bunu unutmayın!
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.