Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Kısa zincirli yağ asitleri, kalın bağırsaktaki bakterilerin karbonhidrat ve lifleri fermente ederek ürettikleri biyoaktif moleküllerdir. Sentezlendikten sonra önce kalın bağırsak hücreleri tarafından emilir, ardından dolaşıma girer, karaciğere ve diğer son organlara giderler.
Bağırsaktaki bakteriler vagus siniri, bağışıklık sistemi ve kimyasalları, HPA ekseni üzerinden, triptofan metabolizması, nörotransmitter üretimi ve ürettikleri kısa zincirli yağ asitleri (KZYA) yoluyla beyin ve bağırsakların iletişimini etkilerler.
KZYA’leri ayrıca bağırsak sağlığında ve bağışıklık sistemi yanıtlarının düzenlenmesinde görev alırlar.
Başlıca 4 çeşit KZYA bulunur:
Bunların içinde en yararlısı ve önemlisi bütirik asittir.
Bütirik asit başta KZYA’leri:
KZYA ayrıca beyin ve merkezi sinir sisteminde pek çok fonksiyonu vardır:
KZYA düzeyleri düşük olan hastalarda bağırsak bariyer fonksiyonlarında bozulma ve artmış bağırsak geçirgenliği görülür. Bağırsak geçirgenliği ile birlikte beyinde de artmış kan-beyin geçirgenliğine neden olur.
Bütirik asit sentezleyen bakterileri vermek, bağırsak ve beyin geçirgenliğine, ayrıca beyin-bağırsak ekseni üzerine etkileri ile otizm spektrumu bozukluğu olan hastalara iyi gelir.
Asetik asit ikinci düzeyde yüksek olan KZYA’dir. Bacteroides, bifidobakterler ve prevotella gibi yararlı balteriler tarafından sentezlenir, kolesterol sentezini etkilerler.
Valerik asit, normalde bağırsakta çok düşük düzeylerde bulunurken, otizm spektrumu bozukluğu olan hastalarda yüksek/çok yüksek düzeylerde saptanır. Valerik asit sentezleyen bakteriler normalde bağırsakta çok düşük düzeylerde bulunan/bulunmayan patojen bakterilerdir. Valerik asidin yüksek olması aynı zamanda bağırsakta disbiyozun olduğunu, yararlı bakterilerin sayısının azaldığı ve enflamasyonun olduğunu gösterir. Bu bakterilerden enterobakterlerin kabuğunda bulunan lipopolisakaritler, tek başına enflamasyona, artmış bağırsak geçirgenliğine ve IBS benzeri bağırsak yakınmalarına neden olur. Artmış bağırsak geçirgenliği sonucu kana karışan lipopolisakkaritler, merkezi sinir sisteminde enflamasyona ve kan beyin bariyerinde bozulmaya neden olurlar.
Propiyonik asit de aynı şekilde normalde düşük düzeylerde bulunurken, otizm spektrumu bozukluğu olan çocuklar ve nörodejeneratif hastalığı olan erişkinlerde yüksek düzeylerde bulunur. Bağırsakta patojen bakteriler tarafından üretilen propiyonik asit beyinde yüksek miktarlarda bulunduğunda uygunsuz ve/veya tekrarlayıcı sosyal davranışlara neden olabilir, dışarıdan verildiğinde beyinde nöroenflamasyona ve sosyal davranışlarda bozulmaya neden olabilir.
Kısa zincirli yağ asitlerindeki değişiklikler pek çok hastalığın oluşumuna katkıda bulunabilir.
Otizm spektrumu bozukluğu olan çocuklarda nöropsikolojik bulgular ile birlikte sıklıkla mide bağırsak sistemi yakınmaları görülür. Bu çocuklarda patojen özellikte, özellikle Clostridia ailesinden bakteri sayısında artış, yararlı bakteri (bifidobakter, laktobasil) sayısı ve çeşidinde azalma görülür. Azalmış bakteriler arasında önemli bütirat sentezleyicilerinden Faecalibacterium, Butyricicoccus ve Eubacterium sayısında belirgin azalma söz konusudur. Dolayısı ile üretilen kısa zincirli yağ asitlerinin yakınması olmayan çocuklara göre farklı olduğu; bütirik asit ve asetik asit düzeyleri beklenenden düşük, valerik ve propiyonik asit düzeyleri normalden yüksek bulunmuştur. Yukarıda aktarılan propiyonik asidin hastalık artırıcı etkileri ile birlikte, bütirik asit verilen hayvanlarda kan-beyin geçirgenliği azalmış/düzelmiş, frontal korteks faaliyetlerini olumlu yönde düzenleyen epigenetik değişiklikler görülmüştür.
Parkinson hastalığında bağırsak bakterileri normal kontrollere göre değişmiştir; hem çeşitlilik azalmış, hem de yararlı bakteri (bakteriodetes ve prevotella) sayısının azalması ile birlikte zararlı/hastalık yapan bakterilerin (enterobakterler) sayısı artmıştır. Bu değişikliklere paralel olarak hastaların bağırsakta asetik asit ve bütirik asit düzeyleri düşüktür. Hastalarda lif tüketen bakteriler azalmış, protein tüketen zararlı bakteriler artmıştır; bu bakterilerin sentezlediği pek çok madde beyin için toksiktir. Hayvanlara bütirat verildiğinde dopamin düzeyleri artmış ve motor fonksiyonları düzelme göstermiştir.
Depresyonu olan hastalarda kronik enflamasyon ve nöroenflamasyon varlığı uzun süreden beri bilinmektedir. Bu kronik enflamasyon hali ile birlikte pek çok hastanın KZYA düzeyleri düşüktür. Hayvan deneylerinde bütirat takviyesi yapılan hayvanlarda depresif davranışlar azalmış, daha enerjik, daha istekli olmuşlar ve bilişsel fonksiyonları düzelmiştir.
Alzheimer hastalarının pek çoğunda bağırsak bakterilerinin dengesi bozulmuştur. Alzheimer hastalığı bulguları gösteren hayvanların KZYA düzeyleri düşüktür. KZYA düşüklüğünün beyindeki amiloid plakların oluşumuna neden olabildiği veya katkıda bulunduğu düşünülmektedir. KZYA amiloid peptidlerin birbiri ile ilişkisini bozarak, plaklar haline gelmelerine engel olurlar. Bütirat sentezleyen bakterilerle desteklemek, bilişsel fonksiyonlardaki gerilemeyi duraklatabilir.
Multipl skleroz hastalarındaki problem bağışıklık sisteminin T hücreleri kaynaklıdır. Bütiratın bağırsak ve beyinde sakinleştirici (düzenleyici) T hücre sayılarını artırması var olan bağışıklık yanıtını da sakinleştirir. Hayvanlara KZYA takviyesi yapılması hastalık bulgularını önler veya iyileştirebilir.
İnsülin direnci, Tip 2 diyabeti veya obezitesi olan hastaların bağırsak florası bozuktur. Özellikle tip 2 diyabeti olan hastaların bütirat sentezleyen bakteri sayıları azalmıştır. KZYA hem enflamasyonu azaltarak hem de beyinde iştah kesici maddelerin sentezlenmesini artırarak hem insülin direncine hem de obeziteye iyi gelirler. Prebiyotik takviye de bütirat sentezini artırarak ve dolayısıyla peptid YY düzeylerini artırarak hastalıkların tedavisinde kolaylık sağlar.
Bütirik asit (ve diğer KZYA) dışarıdan takviye olarak almak insülin direncine neden olabileceği için önerilmemektedir. Ayrıca bağırsaklarınıza ulaşamadan çoğu sindirilir.
En ideali dışarıdan almak yerine kendi bakterilerinize ürettirmektir:
Lif içeriği en yüksek besinler
Tohumlar, çekirdekler (amarant, karabuğday, kinoa, çiya tohumu)
Sebzeler (Yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, havuç, Brüksel lahanası, soğangiller, yer elması, kereviz, kuşkonmaz, avokado, pancar, enginar, tatlı patates, bal kabağı)
Meyveler (yeşil muz, elma, armut, orman meyveleri)
Kuru meyveler
Baklagiller
Kuruyemişler
Referanslar:
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.