Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Love for Imperfect Things: How to Accept Yourself in a World Striving for Perfection
Yazar: Haemin Sunim
Yayın evi: Penguin Books, 2018
Zen meditasyon öğretmeni ve yazar Haenim Sunim’in, Türkçeye ‘Kusurlu Şeyleri Sevebilmek’ olarak çevirebileceğimiz kitabındaki temel mesajı; mükemmellik için çabalayan bir dünyada, kendimizi olduğumuz gibi kabul edebilmek.
Pozitif cümleleriyle pek çok seveni bulunan yazar bu eserinde, kalıcı mutluluğu ve huzuru yakalayabilmek için kendimizi olduğumuz gibi kabul ederek, kusurlarımızı ve mükemmel olmayan yanlarımızı kucaklayarak hareket etmenin hayatımızı nasıl dönüştürebileceğine dair ipuçlarını paylaşıyor.
Gerçek özgürlük,
ayıp ve kusurlar için endişe duymamayı başarabilmektir
Her ne kadar spiritüel bir öğretmen olsa da yazar Sunim, çok fazla iyi olmak için ekstra çaba göstermeyin diyor. Küçükken uysal ve fazla uyumlu bir çocuk olduğunu paylaşan yazar, bunun zaman içinde kendisini tüketen ve yoran bir duruma dönüştüğünü anlatıyor. Bir gün bir arkadaşının ona söylediği cümle ile farklı bir bakış açısı kazandığını dile getiriyor ve ona ilham veren cümleyi paylaşıyor;
Başkalarına iyi olmadan önce, kendine karşı iyi olmalısın.
O zamana kadar kendisini hiç sevmediğini fark eden yazar, sonrasında kendisini daha çok sevmek ve kendine özen göstermek konusunda mesai harcadığını belirtiyor. Yazar, bazı durumlarda kendimizi düşünerek gönül rahatlığıyla hayır diyebilmemiz gerektiğini vurguluyor ve ekliyor; “Bundan böyle birisi sizden bir şey yapmanızı rica ettiğinde, lütfen içinizdeki sesi dinleyin. O size gerçekten ne istediğinizi söyleyecektir.
Kendinizi olduğunuz gibi ifade edince başkalarının sizi sevmeyeceğini ve ilişkinizin zedeleneceğini de düşünmeyin. Eğer karşınızdaki kişi gerçekten nasıl hissettiğinizi bilirse, size böyle taleplerle gelmeyecektir.”
Sevilme kaygısı
Yazar Sunim çoğu zaman başarılı işler yapmak için fazlasıyla çabalayıp kendimizi strese soktuğumuzu ve bunun asıl nedeninin ‘sevilmek’ kaygısı olduğunu paylaşıyor ve şöyle diyor; “Sadece dünyanın talepleri doğrultusunda başarılı olduğunda sevilmeye değer olduğunu düşünme, sen her koşulda sevilmeyi hak ediyorsun”.
Kendimizi zaman zaman başarısız ve mutsuz hissediyor olsak da bu sadece kendimizi nasıl etiketlediğimizle ilgilidir diyor yazar ve belki de biz öyle hissetmesek bile çevremizdeki pek çok insanın hayatına güzel şeyler katıyor olabileceğimize dikkat çekiyor. Bu yüzden büyük veya önemli şeylere imza atmadan da sadece var olmamızın bile yeterli olduğunun altını çiziyor.
“Zorlu geçmişinin bugün kim olduğunu tanımlamasına izin verme. İçindeki yaşam gücü bu geçmişi bir kenara fırlatmak için bekliyor. Lütfen bu yenileyici güce güven.
Geçmişinin önünde saygıyla eğil ve şöyle haykır;
Bundan böyle biraz daha mutlu olmaya karar verdim!”
Yazar Sunim ilişkilerimizi güçlendirmenin önemini vurguluyor ve şöyle diyor; “Eğer birini seviyorsanız, onların ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz şeyi yapmaktansa, onların sizden istediği şeyi yapın. Bu iyi niyetli olsa da, karşınızdakinin neye ihtiyacı olduğunu düşünmek, onları kontrol etme tohumlarını ekebilir.”
Yazarın ilişkilerimiz için bir diğer mesajı ise şu; “En çok bize yakın olanlardan rahatsız oluruz. Rahatsızlık her iki tarafta da olduğu zaman bir tartışma çıkması kaçınılmaz hale gelir. Birisi öfkesini gösterdiği zaman bunun sebebi, karşınızdakinin mevcut durumunu size duyurmak olması ve empati yapmanızı istemesi olabilir. Tartışmak yerine onun daha derindeki ihtiyaçlarını anlamaya çalışın.”
Aile üyelerinize yardım etmek istiyorsanız yapmanız gereken ilk şeyin tavsiye vermekten kaçınmak olduğunu söyleyen yazar ekliyor; “Sadece tavsiye vermeden, kendi yorumumuzu katmadan dinleyin. Empati kurarak kendinizin o an o deneyimi yaşadığınızı düşünün. Zorluklar karşısında geri adım atmayın onları benimseyin. Böylece en iyi yardımı yapmış olursunuz.”
Yazar Sunim pek çok kişinin duyduğu bir örneği paylaşıyor ve şöyle diyor; “Biri sizi sıcakkanlı bir şekilde kucakladığı zaman ömrünüzün bir gün daha uzadığına dair efsaneyi duydunuz mu? Evet bu belki bilimsel olarak mantıklı değil ama bu cümledeki mesajı hepimiz anlayabiliyoruz. İşler zorlaştığında sıcak ve şefkat dolu bir kucaklaşma, mantıklı olan bir yorumdan çok daha iyileştirici bir güce sahiptir. Böyle bir anda karşımdaki kişinin acısını dindiremeyecek olsam da zor anlarda onun tam yanında durduğumu hissettirebilirim.”
Yazar bu etkileyici cümleleri paylaşıyor ve bu hissiyatı en iyi sıcak bir sarılma ile hissettirebileceğimizin altını çiziyor.
Dinlemek
Yazar Sunim hepimizin zor zamanlardan geçtiğini ve bu zorlu anlarda çok akıllı ve çok konuşan bir dost yerine, ne diyeceğimizi dikkatle ve şefkatle dinleyen sevdiklerimizle olmak istediğimizi hatırlatıyor.
Yazar, dinlemenin sevgiyi ifade etmenin en güçlü yollarından biri olduğunun altını çiziyor ve ekliyor; “Bence iyileşme süreci ne zaman kalbimizi açarsak ve empati kurarak dinleyebilirsek o zaman başlıyor. İnsanlara, onların problemleriyle ilgili olarak en iyi çözümü sağladığımız için değil, kulaklarımızı kabartarak ve onların yanında duracak kadar önemsediğimizi hissettirerek yardımcı olabiliriz.”
Önyargılardan uzak ve karşımızdaki kişiyi etiketlemeden dinlemenin önemine değinen yazar şöyle diyor; “Karşınızdaki kişiyi geliştirmeye çalışmak yerine, sadece bir ayna olun ve yargılardan uzak bir şekilde onları yansıtın.”
Yazar Sunim, hayal kırıklığının diğer duygulardan daha farklı olduğunu söylüyor ve bunu örneklerle açıklıyor; “Eğer depresif hissediyorsak yardım isteyebiliriz, üzgünsek ağlayabiliriz. Ancak hayal kırıklığına uğramış hissediyorsak bu hissi açıklamak çok zordur çünkü bunu bizi hayal kırıklığına uğratmış kişiye ifade etmemiz gerekir.”
Hayal kırıklığının genellikle ilişkilerimizde karşımıza çıktığını belirten yazarın güçlü bir önerisi var; “İlişkilerde yaşanan stresin büyük bir çoğunluğu iletişim eksikliğindendir. Eğer birbiriniz ile konuşmaya son verirseniz kalpleriniz uzaklaşır ve birbirinizi yanlış anlayabilirsiniz. Aileniz, partneriniz ve arkadaşlarınızla olan ilişkilerinizde öfkeli olsanız bile diyalog ipini bırakmayın ve her zaman bundan yararlanmanın önemini hatırlayın.”
Başarısızlık
Yazar Sunim, başarısız hissetmenin acı verici olduğunu ancak bunun hepimizin deneyimlediği bir his olduğunu hatırlatıyor.
Yazarın böyle hissettiğimiz zamanlar için ise güçlü bir önerisi var; “Her başarısız olduğumuzda, hatalarımızdan bir şeyler öğrenir ve daha bilge, daha sağduyulu oluruz. Başarısızlık aynı zamanda, yaşadığımız hayatı yeniden düşünmek için, zihinsel ve spiritüel olarak olgunlaşmak için bir fırsattır.”
Yazar bir sonraki gayretimiz için şans diliyor ve ekliyor; “Hüsran ve başarısızlık hayatın bir parçasıdır. Onlardan kaçmazsak ve onları sakin bir şekilde kabul edersek, bir sonraki adımımızda ne yapmaya ihtiyacımız olduğunun bilgisine ulaşırız.”
Yazar Sunim, iyileşme yolunda ilham veren bölümünü affetmek ve depresyon ile mücadele etmek konuları etrafında topluyor. Hayatımızın bir döneminde hem bazı konularda birilerini affetmekte güçlük çekebileceğimizi hem de zaman zaman depresyonun davetsiz bir misafir gibi gelip evimize yerleşebileceğini belirten yazar, önerilerine geçmeden önce kendi kendimize de tekrar edebileceğimiz, hatırlatabileceğimiz dileğini paylaşıyor;
“Acım, kalbimi açarak başkalarının da acılarını kucaklamama yardımcı olacak kadar genişletsin.
Çektiğim sıkıntı, başka dertleri olan kişiler ile bağlantı kurabilmem için bir fırsat olsun.
Kendi acımın sona ermesini istediğim kadar, başkalarının da acılarından hızlı bir şekilde kurtulması için dua ediyorum.”
Yazarın kötü hissettiğimiz anlar için bir diğer mesajı ise şöyle;
“Şimdi nefesini hissetmeye çalış. Derince nefes al ve ver…
İyileşmek, kendimizle ilgilendiğimiz zaman başlar.”
Yazar Sunim, hepimizin zaman zaman affetmek konusunda sıkıntılar yaşayabileceğimizi belirtiyor. Affetmenin kendi sağlığımız için olduğunu bildiğimizi ama bunun söylenirken kolay, uygulanırken zor bir durum olduğunu bildiğini de ekliyor.
“Peki, bize yalanlar söyleyen, yaralayarak ve hor görerek terk eden birini nasıl affedebiliriz?” diye soruyor ve affetmenin zorluklarını kabul ediyor.
Yazar, böyle zamanlarda bizi üzen kişiyi hızlı bir şekilde affetmeye çalışmamayı öneriyor ve böyle bir yarayı iyileştirmenin ilk adımının derin duygusal incinmemizi fark etmek ve onları olduğu gibi kabul etmek olduğunu söylüyor; “Eğer kendimize, kendi duygusal yaralarımıza merakla ve şefkatle bakmayı öğretirsek, taş gibi olmuş kalbimiz gizemli bir şekilde erimeye başlayacaktır. Kalbimizin açıldığını hissettiğimizde, şefkatimizi bizi inciten kişiye yöneltebiliriz. Böylece derine bakarak onların acısını anlayabiliriz.”
Yazar Sunim keşke hayatlarımız her daim neşe ve mutluluk dolu olsa diyor ancak hayatın getirdikleri nedeniyle bir noktada depresif hissedebileceğimizi de belirtiyor.
Kendi depresyonuna, ne zaman onu unutmaya çalışsa karşısına çıkan davetsiz bir misafir gözüyle bakan yazar, depresyonun onu ele geçirdiği zamanlarda, zihnini dikkatle incelediğini ve ilk olarak depresyonunu tetikleyen şeyin ne olduğunu keşfetmeye çalıştığını paylaşıyor.
“Sahip olduğumuz düşüncelerin türü, duygusal hayatımız üzerinde büyük etki yaratıyor. Pozitif bir düşünce, pozitif bir duygu üretiyor. Negatif olan bir düşünce ise negatif bir duygu…
Zihnimizin kazanına bu depresif düşünceleri yakacak bir odun gibi atmadığımız sürece, depresif düşünce yalnızca bir ziyaretçi olarak kalır, düşünceyle birlikte yok olur. Eğer depresyonun hislerini anlamak istiyorsak, öncelikle onların yükselmesine neden olan düşünceleri anlamalıyız.”
Yazar Sunim, farkındalıkla nefes almaya başladığında bilgelik kapısının açılmaya başladığını belirtip şöyle diyor;
“İnsanlar genellikle zihni düşüncelerle eş değer tutar. Ancak bir kez bir düşünceden diğerine geçiş sırasındaki o huzurlu bir sessizliği deneyimlediğinizde, düşüncenin o sessizlikten ortaya çıkıp nasıl kendi kendine yok olduğuna da şahit olursunuz. Bu yüzden ben zihnimdeki düşüncelere çok fazla önem vermiyorum, düşünceler arasındaki bu sessiz alana daha fazla dikkat gösteriyorum. Bu sessiz alan genişledikçe, iyi bir düşüncenin bile huzur dolu bir sessizlik kadar zevkli olmadığını hissediyorum.”
“Akışına bırak”…
Yazar Sunim bu tavsiyeyi sık sık duyduğumuzu ancak bunu pratiğe dökmenin zor olduğunu hatırlatıyor ve bunu bir örnekle açıklıyor;
“Birisi bizi üzdüğünde hemen bu olayı unutmaya ve geride bırakmaya çalışırız. Ancak sonunda üzücü olayı tekrar çağırır ve kendimizi hayal kırıklığına uğratabiliriz. Akışına bırakmak, aynı zamanda ‘onu bütünüyle kabul et’in bir diğer ifade şeklidir. Bu acı dolu anının bir şekilde ortadan kaybolması anlamına gelmez. Geçmişi bir yazı tahtasının üzerindekiler gibi silmeyi dilesek de bu mümkün değildir. Unutmak için ne kadar çaba gösterirsek, hafızamıza o kadar güç verir ve ona bağlanırız. Ancak hatırlamamız gereken çok önemli bir şey vardır; bize üzüntü veren şey hafızamız değil, onun etrafındaki pişmanlık, hayal kırıklığı ve öfke duygularımızdır.”
Yazarın akışına bırakmak için önerisi ise kendimizi nasılsak öyle kabul etmek…
“Bir şeyi bırakamadığınızı hissettiğinizde lütfen onunla kavga etmeye çalışmayın. Onun yerine, orda olmalarına izin verin, kelimeler olmadan gözlemleyin. Kısa süre içinde zihniniz sessizleşecek, negatif düşüncelerle yaşamak daha kolay hale gelecek. Ardından içinizdeki şefkatli gözün, iç yaranıza sevgi ile baktığını görebilirsiniz.”
Yazar Sunim, hayatta süregiden çabalarımızın, ufak bile olsalar hiçbir zaman boşa gitmediğini belirtiyor ve ekliyor;
“En şiddetli fırtınalar bile eninde sonunda normal seyrine döner. Mücadele etmeyi bırakmadıkça ve vazgeçmedikçe, güneşin tekrar yüzünü gösterdiğini görebilirsiniz.”
Yazar hayat yolculuğunda yaşadığımız zorlukların, hayatımızı yeniden değerlendirmek için teşvik edici olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor;
“Dilerim, şu anda deneyimlediğiniz zorluklar sizi bilgeliğe ve şefkate yönlendirsin!”
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.