Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Mutlu olmanız için vazgeçmeniz gereken 15 şey
Yazar: Luminita D Saviuc
Çevirmen: Pınar Savaş
Yayınevi: Butik, 2018
Luminita D. Saviuc, Romanyalı bir yazar. Berbat bir çocukluk ve derin mutsuzluklardan sıyrılmayı başarmış ve kendi uyguladığı 15 prensibi daha sonra kaleme almış. Başlarken de şöyle demiş: “Geçmişinizin hikayesi, hayat hikayenize dönüşmek zorunda değildir.”
Mutluluğu, vazgeçmekte, eve geri dönen yolda
ve hayatın eksik parçalarında bulabilirsiniz.
Yazar ilk bölüme Michael Cibenko’nun bir sözüyle başlamış: “Çok fazla geçmişe takılmaktaki sorun geri döndüğümüzde geleceğin elimizden kaçtığını görmektir.”
İnsanların geçmişte size yanlış davrandıklarını, sevgi göstermediklerini ve sevgiden, şefkatten, mutluluktan yoksun olduğunuzu kabul etmek zordur. Geçmiş ıstıraplarınızla barışmak, onları bırakmak zordur ama bunu yaparsanız hayatınız ebediyen dönüşecek ve siz yaptığınız için hayatınızda artık iyi şeyler olmaya başlayacaktır. Yazar, geçmişten vazgeçmek için önce yapılan yanlışı kabul edip affederek ve şükran duyarak yol almamızı önermiş.
“Korkularınıza teslim olmayın.
Korkularınıza teslim olursanız yüreğinizle konuşamazsınız.”
Paulo Coelho
Yazar Luminita D. Saviuc, korkularımızdan vazgeçmek için hayatımızın sonuna bir yolculuk yapıp “keşke yapsaydım” dememek için yapmamız gereken her şeyi yapmayı, anda kalmayı ve içimizdeki sevgiyi hayatımıza aktarmayı öneriyor ve sözünü “bundan başka hayat yok” diye bitiriyor.
Hayatımızı düşüncelerimizle yaratırız
İnançlarımız kısıtlayıcı ve negatifse, hayatlarımızın da öyle olacağını söyleyen yazara göre düşünceler, sözcüklere ve eylemlere dönüşerek hayatımızı etkiler. Düşüncelerimizi değiştirerek hayatımızı değiştirebiliriz. Hepimizden sadece bir tane var. Dünyanın “kendimiz” olmamıza “bize” ihtiyacı var. Kusurlu, değersiz olduğunuza, iyi şeyleri hak etmediğinize ilişkin düşüncelerinizi bir kenara bırakın. Siz de özelsiniz.
İnsanlar, başka insanları suçlayarak, kendilerinin ve hayatlarının sorumluluğunu almazlar, böyle olunca da kendilerini ve hayatlarını kısıtlarlar. Bahaneler, bizi gerçek ve doğuştan gelen gücümüzden uzaklaştırır, zayıflatır. Daha mutlu bir insan olmak için bahanelerinizle yüzleşin, onları bir kenara koyarak pozitif düşünceler üretin ve ilk adımı atın. İlk adımı atarken tüm merdiveni görmeniz gerekmez.
Hiçbir şeyi riske atmayan kişi, hiçbir şey yapamaz ve hiçbir şeye dönüşür. Oto pilotta yaşayınca, eskinin hayatımızı yönetmesine izin veririz. Hayatı iyisiyle kötüsüyle inişleri ve çıkışlarıyla dolu dolu yaşamak gerekir. Değişim doğal bir süreçtir. Hayattan kaçamadığınız gibi ondan da kaçamazsınız.
Her şeyin en iyisi olacağını varsayarak, bebekler gibi düşe kalka değişime kucak açın.
Luminita D. Saviuc’in altıncı önerisi suçlamaktan vazgeçmek.
Albert Ellis “Hayatımızın en iyi yılları sorunlarınızın kendi sorunlarınız olduğuna karar verdiğiniz yıllardır. Onlar nedeniyle, annenizi, ekolojiyi veya başkanı suçlayamazsınız. Kendi kaderinizi kendinizin kontrol ettiğinizin farkına varırsınız” demiş.
Yazar suçlamanın bir zaman ve enerji kaybı olduğunu söylüyor. Hissettikleriniz için dış koşulları suçlamaya başlar ve hayatınızı başkalarının ellerine bırakırsanız, onların merhametine muhtaç olmaya ve koşulların kurbanı olmaya devam edersiniz.
Hayatınızın sorumluluğunu alın,
kişisel gücünüzü geri kazanın ve kurban olmaktan vazgeçin.
Şikâyet etmek ya da etmemek…
Ne kadar çok şikayet edersek o kadar mutsuz oluruz. Şikayet etmek, suçlamak, eleştirmek içimizi kurutur, bizi karanlıkta tutar, yaşamın tadını çıkaramayız. Şikayet etmeye harcadığınız enerjiyi çözüm üretmeye ayırın. Hoşunuza gitmeyen şeyler karşısında pozitif yönünüzü koruyun, negatif düşüncelerinizi değiştirin ve şikayet etmekten vazgeçin.
Büyürken eleştirilerle büyüyenler, erişkinliklerinde eleştirmeye devam eder.
Başkalarını eleştirmeyi bırakmadan önce bırakmamız gereken şey kendimizi eleştirmektir. Hayatta gözün gördüğünden çok daha fazlası vardır. Başkalarını eleştirirken hepimizin aynı ailenin fertleri olduğumuzu unutmayın.
Kendi karanlığınızla barışın.
Başkalarında gördüğünüz kusurların kendinizde inkar ettiğiniz bir zayıflık olduğunu unutmayın.
Hayatı başkalarının beklentilerine göre yaşamak ruhunuza ihanet etmektir. Size sadece acı verir. Size mutluluk, anlam ve neşe getiren şeyleri yapın. Önceliğiniz kendiniz olsun. Sınırlarınızı çizmekten, doğrularınızı dile getirmekten korkmayın.
Kendiniz olun, kendinizi ifade edin, taklit etmeyin.
Zehirli bir zihin yapısının zehirli bir hayat yaratma gücü vardır. Zehirli bir zihin mutluluğumuzu, ilişkilerimizi ve hayatlarımızı sabote eder. Siz sevilmeye, mutluluğa ve şefkate layık olmadığınızı düşünür ve kendinizi tanımlamak için her türlü moral bozucu, negatif ve zehirli sözcüğü kullanırsanız çevrenizdekilerden farklı davranmalarını bekleyemezsiniz.
★ Hepimiz düşündüğümüz şeyiz, unutmayın!
★ Zihniniz size zorbalık yapmaya başlayınca hemen kendinizi yeni bir düşünce şekline yönlendirin, kendinizle olan ilişkinizi yeniden kurun.
★★Benimle böyle konuşan bir arkadaşım olsa, onunla arkadaş kalır mıydım?” diye düşünün.
Kendinizi sevin ve beğenin.
Kontrol etmekten ve etme isteğinden vazgeçin…
Hepimiz kontrolümüzün dışında olan gerçeklikleri, olayları, insanları, eski sevgilileri ve daha pek çok şeyi kontrol etmek isteriz. Kontrolü elden bırakıp hayatın içerisine rahatlamaya ve akışa karşı direnmek yerine onunla birlikte akmaya karar verdiğinizde hayat sizi kendi doğal akışında hayal bile edemeyeceğiniz yerlere götürür, aklınıza bile gelmeyecek insanlarla karşılaşırsınız ve hiç yapmayı düşünmediğiniz işler yaparsınız. Siz her şeyi kontrol etmeye ne kadar fazla çabalarsanız, her şey o kadar fazla kontrolden çıkar.
★Bir çiftçi gibi tohumlarınızı ekin, onlara bakın, sulayın ve sonrasını doğanın ellerine bırakın.
★Hayatın yapması gerekeni yapmasına fırsat verin. Kaygılanmayın, acele etmeyin, sadece sürece inanın ve hayatın bilgeliğine güvenin.
★ Her şeyin tam da olması gerektiği gibi olduğunu fark edin. Her şeyin ve herkesin olduğu gibi olmasına izin verin; hayatın olduğu gibi olmasına izin verin; kontrol etmekten vazgeçin.
Yazarın on ikinci önerisi her zaman haklı olma ihtiyacından vazgeçmek.
Her şey ve hiçbir şey siyah ya da beyaz, iyi ya da kötü,
güzel ya da çirkin, doğru ya da yanlış değildir.
Birisi ile kim haklı kim haksız diye tartışmak ve diğerini haksız çıkarmak; ilişkilerimizin kalitesini bozar, kendimiz ve karşımızdakiler için stres kaynağı olur, sadece enerji kaybına yol açar. Gerçekten kim olduğunuzu ve gerçek değerinizin nereden kaynaklandığını bilirseniz; kendinizi ve fikirlerini savunmak ile zaman kaybetmez, dünyayı sizden farklı görenlere yabancılaşmazsınız.
Haklı olmaya çalışmak size sahte bir küçük güvenlik ve kontrol duygusu verir, bu küçük zaferler sizi hayali bir üstünlük konumuna yerleştirir, kendinizi haksız olduğunu kanıtladığınız kişilerden daha akıllı ve değerli hissettirir. Ama tüm bunların sizin hakikatte kim olduğunuzla en küçük bir ilgisi bile yoktur.
Kendisiyle barışık ve kendi değerini bilen insanlar; yargılamadan, rekabet etmeden ve kimseye bir şey ispatlamaya çalışmadan, herkesle ve her şeyle bir olmanın ve tüm dünyaya barış ve uyum içinde yaşamanın yolunu arar.
Büyük resmi görebilenler aslında nazik olmanın haklı olmaktan çok daha iyi bir şey olduğunu bilirler.İç huzurunuz ve mutluluğunuz kimin haklı kimin haksız olduğu konusundaki tartışmaları kazanmaktan çok daha önemlidir. Nazik ve sevecen olmayı seçerseniz haklı olmaktan ziyade hayatımıza daha fazla mutluluk ve huzur olur, unutmayın.
Yazar Luminita D. Saviuc’in on üçüncü önerisi başkalarını etkileme ihtiyacından vazgeçmek. Gerçekten güçlü ve kendine güvenen insanlar başkalarının onayına, bir aslanın bir koyunun onayına duyduğu ihtiyaçtan fazlasını duymaz. Kendiniz olun; başkalarını memnun etmek, uyum sağlamak ya da kimseyi gücendirmemek için kendinizi aşağı çekmek; gücünüzü, tutkunuzu, özgürlüğünüzü ve eşsiz bir şekilde kendiniz olma duygunuzu kaybetmemize neden olur. Kendiniz olarak kendinizi sevmek çok daha kolaydır aslında.
David Ramsey ‘Hoşlanmadığımız insanları etkilemek için sahip olmadığımız parayla ihtiyacımız olmayan şeyleri alıyoruz’ demiş. Ne kadar doğru değil mi?
Etkilemeye çalıştığınız tek insan kendiniz olun.
Olmadığınız bir şey olmak için o kadar fazla çabalamaktan vazgeçtiğiniz ve kendinizi kabul edip kucakladığınızda, insanların hiçbir çaba sarf etmeden çekiminize kapıldıklarını fark edeceksiniz.
Etiketlere takılıp kalmak gözlerinizin önüne bir perde çeker, görüşünüzü bozar, hayatı siyah ya da beyaz, iyi ya da kötü, zengin ya da yoksul, değerli ya da değersiz terimleriyle görmenize neden olur ve insanlara etiketlere verdiğimiz değerlere göre davranırız. Çoğu insan geçmişiyle, işiyle, fiziksel görünümü ile, kazandığı parayla, sahip olduğu şeylerle, toplumsal statüsü ile, doğduğu ülke ile kendisinin ve başkalarının sürekli üzerine yapıştırdığı bir sürü etiketle kendini özdeşleştirerek hayatını yaşar. Kendi güvenliğimiz için tüm bu şeylerin kırılgan ve geçici desteğine ihtiyaç duyarız. Tüm bunlar elimizden alındığı zaman ise gerçekten kim olduğumuz hakkında en küçük bir fikrimiz olmaz.
Kendinizi ve çevrenizdeki dünyayı kutulara yerleştirdiğiniz ve çevrenizdeki herkesi; görünüşe, hayatlarını kazanmak için yaptıklarına, inançlarına, fiziksel görünümlerine, toplumsal statülerine, cinsel yönelimlerine, cinsiyetlerine göre etiketlediğiniz zaman sonrasında da kendinizi aynı şekilde etiketler; çevrenizdeki dünyayla kendiniz ve onların yürekleri ile kendi yüreğiniz arasında büyük bir boşluk yaratırsınız; bu dünyada hepimizin birlikte yaşadığımızı unutur hakiki doğamızı gerçekleştirme hakkımızı elimizden almış oluruz.
Mutluluğunun anahtarı iç huzurundadır.
İç huzurunu engelleyen şeyler ise: öfke, bağlılık, korku, kuşku gibi rahatsız edici duygulardır. Sevgi, şefkat ve evrensel sorumluluk duygusu ise huzurun ve mutluluğun anahtarıdır. Hayattaki hiçbir şey aynı kalmaz; her şey sürekli değişir. Bir şeylere tutunmaya çalışarak, umutsuzca hayatın doğal akışını kontrol etmeye ve değiştirmeye çabalarız. Bunu yaptıkça da daha fazla acı çekeriz ve daha mutsuz bir hayat yaşarız. Hayattaki her şey, kısa süreliğine tadını çıkarmamız, öğrenmemiz, takdir etmemiz ve sevmemiz için bize verilmiştir. Hayata tutunmaya çalışırız çünkü ölmekten korkarız. Yaşamayı öğrenmek şeylere tutunmak değildir; yaşamayı öğrenmek vazgeçmeyi öğrenmektir.
Geçmiş, sevdikleriniz, malınız mülkünüz, fikirleriniz,
düşünce ve duygularınız ile olan bağlılığınızdan vazgeçin.
Dünya üzerinde sınırlı bir zamanımız var ve bu zamanın ne zaman dolacağını bilmek mümkün değil. Zamanın ne zaman dolacağını bilmemek ise bize her günümüzü sanki yaşadığımız tek günmüş gibi, tüm anlamıyla yaşamamızı sağlar.
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.