Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Tüfek, Mikrop ve Çelik
İlk baskı:1998
Jared Diamond
Çevirmen; Ülker İnce
Pegasus Yayınları
Jared Diamond, Pulitzer ödüllü Amerikalı bir bilim adamı: coğrafya, tarih, antropoloji uzmanı, çevre bilimci, kuş bilimci ve yazar.
Moleküler biyoloji, bitki ve hayvan genetik bilimleri, arkeoloji ve dil bilimindeki gelişmeleri ve kendi tarih, coğrafya ve antropoloji bilgisi ışığında insanoğlunun son 13.000 yılını özetlemeye ve anlamlandırmaya çalışmış.
Neden bazı kıtalar ve o kıtalarda yaşayan insanlar diğerlerinden hızlı gelişti? Neden Yeni Gine’deki insanlar tüm dünyaya hakim olmadı? İngilizce neden bu kadar yaygın? Ve benzeri sorularının cevabını arıyor bu kitabında.
İlk bölümünde, buzul çağı bitimine kadar olan olayları değerlendiriyor. Buzul çağının yaklaşık 13.000 sene önce bitmesi ile avcı-toplayıcıların minik minik yerleşik hayata geçmeye başladığı, yeni dünyaya insanların yerleşmeye ve yayılmaya başladığını, bazı coğrafyalarda hayvanların evcilleştirilmeye başladığını belirtiyor yazar.
7 milyon yıl önce Afrikalı maymunların evrim sürecinde 3 kola ayrıldığını, birinden goriller, birinden şempanzeler, üçüncüsünden de modern insanın evirildiğini yazıyor. İlk insan (alt insan) Homo erectus’un yaklaşık 1 milyon yıl önce Ortadoğu üzerinden doğuya ve batıya yayıldığını, 500.000 yıl önce de erken dönem Homo sapiens’eevirildiğini belirtiyor.
50 000 yıl önce insanlığın tarihinin Ortadoğu ve Güney Avrupa’da oluşmaya başladığını, çoklu alet kullanımı, ilkel silah, avlanma araçları ve mücevher gibi modern insana ait kalıntıların bulunmaya başladığını, insanların ruhani, sanatsal ve estetik kaygılarına ait izler bulunduğu da belirtiliyor bu bölümde.
Bu yıllarda Çin ve Uzakdoğu üzerinden deniz yolu ve deniz araçları ile Endonezya, Pasifik adaları, Yeni Gine ve nihayetinde Avustralya’ya insanlar yerleşmeye başlamış ve bu yıllarda Avustralya’da yaşayan pek çok hayvanın nesli tüketilmiş.
İnsanlar 20.000 yıl önce dikiş dikmeye başlayınca kendilerine daha korunaklı kıyafetler dikebilmeye, dolayısı ile de Kuzey Avrupa ve Sibirya’ya yerleşmeye, paralelinde de buralarda yaşayan pek çok hayvanının neslini kurutmaya başlamışlar.
İnsanlar, Sibirya’da yaşamaya başladıktan sonra yaklaşık 12-13.000 sene önce Bering Boğazı ve Alaska üzerinden Yeni Dünya’ya yayılmaya ve yerleşmeye başlamışlar.
Yazar Güney Amerika’nın İspanyollar tarafından fethini anlatıyor. 1532’de Peru’nun 80.000 kişilik orduya sahip Cajamarca şehrini İspanyollar 168 kişilik bir ordu ile yenmiş, imparatoru esir almış ve Peru’yu istila etmiş. Bunda etkili olan faktörler, Güney Amerikalıların dostane ve barışçıl yaklaşımı ile birlikte, İspanyol askerlerinin silahları, atları ve trompet seslerinden çok korkan insanların kaçarken birbirini ezmesi olmuş. Bir diğeri de atların üstündeki kılıç tutan askerlerin insanların kolaylıkla boğazını/uzuvlarını kesmesi ve çelik/metal zırh, kalkan ve miğferlerin koruma sağlaması.
Bu zaferlerde askerlerin eski kıtadan çiçek virüsü taşıması da diğer önemli bir zafer nedeniydi. Bu virüse karşı hiçbir bağışıklığı olmayan insanlar ve askerler savaşa gerek duymadan hastalanıp ölüyorlardı.
Yine 15-17 yy’larda kuzey Amerika, güney Amerika, güney Afrika ve Avustralya’da Avrupalıların kolaylıkla hakimiyet kurması çiçek hastalığı sonucu olmuştur.
Tabii unutulmaması gereken bir faktör de Avrupalıların okuma yazma bilmesi ve tecrübelerini nesilden nesile yazılı olarak aktarabilmesi, Eski kıta dışındaki yerleşimlerde okuma yazmanın yaygın olmamasıydı.
Tarım Devrimi
Tarım devrimi yaklaşık 11-13.000 yıl önce Mezopotamya ve Çin’de bağımsız olarak ortay çıktı: yabani hayvanların ve bitkilerin evcilleştirilmesi ve ortaya çıkan ürünlerin tüketilmesi; dünyaya hakimiyet sağlama için gerekli olan çelik, tüfek ve mikropların ön koşuluydu.
Bunun nedenleri
1. Üretilen/elde edilen gıdalardan daha az kalori harcayarak daha çok kalori üretilebilmesi nedeniyle daha fazla insanın doyabiliyordu.
2. Evcil hayvanlar; et, süt, gübre ve işgücü sağlıyorlardı.
3. Yerleşik düzene geçilmesi ile göç etmek zorunda kalmayan kadınlar daha çok ve sık çocuk doğurabiliyorlardı.
4. İhtiyaçtan fazla ürün üretilebilmesi nedeniyle çiftçilik dışı işler mümkün hale geldi. Bu bürokrasi, merkezi yönetimleri, yöneticilerin oluşmasını, askerlerin beslenmesini, vergilendirmeyi sağladı/gerekli kıldı.
5. Hayvanların yan ürünleri ve bitkiler daha işlevsel kıyafetlerin üretilmesini mümkün kıldı.
6. Hayvanlar insanların uzun mesafelerde yolculuk yapmasını ve savaşlarda ‘araç’ olarak kullanılmasını mümkün kıldı.
7. Hayvanlardan insanlara geçen mikroplar başlangıçta hastalıklara neden olmakla birlikte, uzun vadede bağışıklık gelişmesi ile evcil hayvanı olmayan diğer kıtalardaki insanlara karşı büyük bir avantaj sağladılar.
Bereketli hilal (fertile crescent; Mezopotamya) insanoğlunun bir çok ilk’inin çıkış noktasıdır: ilk şehirler, yazı, imparatorluklar. Tüm bunlar günümüz uygarlığının temelini oluşturan elementlerdir.
Bu elementleri ortaya çıkaran elementler: tarıma geçilmesi, yoğun insan nüfusu, ekin/yiyecek fazlası, çiftçi olmayan kişilere besin sağlanmasıydı.
Bereketli hilalin bereketinin altında yatan faktörler ise şunlardı: Akdeniz iklimine (yumuşak kışlar, uzun ve yağışsız yazlar) sahip olması, tarlalarda tahıl/tohum üretimine müsait olması, pek çok tahılın yabani atalarının bu bölgede çok çeşitte bulunması, kendi kendini polenize edebilen hermafrodit bitkilerin (tahıllar) sayısının çokluğu.
Dünyada Akdeniz iklimine sahip diğer bölgeler mevcuttur (Kuzey Amerika’nın güney batısı, Şili, güneybatı Avustralya ve Güney Afrika). Mezopotamya alan olarak bunlardan çok daha büyüktür, mevsimler arası iklim daha fazla değişiklikler gösterir, evcilleştirilen tahıl sayısı daha çeşitlidir, ve hem büyüklük hem de protein içeriği daha yüksektir, Ölü Deniz’den İran dağlarına kadar çok geniş bir yelpazede yeryüzü yüksekliklerine dolayısı ile değişik yüksekliklerde büyüyen çok sayıda bitkiye sahiptir, diğer tüm bölgelerden fazla evcil hayvan yaşamaktadır (bu hayvanlar (keçi, koyun, domuz ve inek), diğer bölgelerden çok önce evcilleştirilmişlerdir). Tüm bu elementler Mezopotamya’da yaşayan insanlara karbonhidrat, protein, yağ (yemek ve yakmak için), giysi, tarımda kolaylık ve binek aracı sağlamıştır.
Toplumların ilerleme potansiyeli bir anlamda yeniliklere açık olup olmadığında yatar. Yeni tarım ürünlerine, yeni evcil hayvanlara ve yeni teknolojiye açık toplumlar kendilerini daha kolay ve yeterli doyurur ve daha çok ürer, gelişir ve güçlenir, toplum olarak büyür. Tüm bunlar yeniliklere direnen topluluklara üstünlük sağlamalarını sağlar.
Evcil hayvanlar ve Anna Karenina prensibi
Tolstoy romanına şöyle başlar: Mutlu aileler hep birbirine benzer; her mutsuz ailenin mutsuz olma nedeni kendine özeldir.
Yazar bu prensibin hayatın pek çok alanına uyarlanabileceğini belirterek; evcilleştirilebilmiş hayvanların pek çok faktör nedeniyle binyıllar içinde evcilleştirilebilmiş olduğunu; evcilleştirilemeyenlerin de kendine has nedenlerle günümüzde bile hala evcilleştirilemediğini söylüyor.
Dünyada evcilleştirilmiş olan büyük evcil hayvanlardan 5’i (koyun, keçi, domuz, sığır ve at) Avrasya’da evcilleştirilmiş ve tüm dünyaya yayılmıştır. Diğer büyük hayvanlardan sekizi de yine Avrasya2da evcilleştirilmiştir (deve, eşek, ren geyiği, manada, yak, Bali sığırı ve mitan). Tüm dünyada Avrasya dışında Güney Amerika’da evcilleştirilen sadece lama ve alpakadır. Kuzey Amerika, Avusturalya ve Sahra çölünün altındaki Afrika’da evcilleştirilebilen hayvan bulunmamaktadır.
Bir hayvanın evcilleştirilebilmesi için bir kaç faktörün bir araya gelmesi gerekir; tükettiği besinlerin devamlılığının olması, yeteri düzeyde ve her yerde bulunabilmesi (koyun: ot, koala: okaliptüs), hayvanın hızlı büyümesi, tutsaklık altında üreyebilmesi, çok huysuz olmaması (ve insan öldürmemesi, mesela zebralar, ayılar), sakin kalabilmesi, paniklememesi ve hiyerarşik düzene sahip sürülerde yaşayabilmesi).
Coğrafya
Kuzey ve Güney Amerika Kıtaları ve Afrika’nın dünya üzerinde yerleşme aksı kuzey-güney yönünde dik, bununla beraber Avrasya kıtasının yerleşimi doğu-batı doğrultusunda ve yataydır. Bu özellik özellikle son 500 senede bu coğrafyalarda yaşayan insanların geleceğini belirlemiştir.
Kıtaların yerleşimi ve aksı nedeniyle hem yenilikler hem de tarım ürünleri ve evcil hayvanların çeşitliliği kuzey-güney ekseninde doğu-batı eksenine göre çok daha yavaş ilerler. Ayrıca kat edilmesi gereken çok sayıda enlem, iklimsel olarak aşırı değişikliklere neden olur. Bir diğer problem de Amerika’ların tam ortasında küçük bir kara parçası dar boğaza neden olmakta, Afrika’da ise Sahra çölü Avrasya’dan kuzey Afrika yoluyla gelen insanlara ve yeniliklere büyük bir engel oluşturmaktadır. Avrasya’nın çeşitli bölgelerinde eş zamanlı olarak ekilmeye başlanan tarım ürünleri, evcilleştirilen hayvanlar, yazı ve yapılan icatlar daha kısa zamanda daha büyük kitlelere yayılabilmektedir.
Evcil hayvanlar ve mikroplar
Yerleşik toplumların avcı-toplayıcılara üstünlük kazanmasının bir kaç nedeni vardı: daha çok üremeleri ve daha kalabalık olmaları, daha fazla adet edevata sahip olmaları ve hayvanlardan geçen pek çok hastalığa karşı bağışıklık geliştirmeleri.
İnsanlık tarihinde önemli izler bırakmış tüm hastalıklar: çiçek, enfluenza, tüberküloz, sıtma, veba, kızamık ve kolera insanlara hayvanlardan geçmişlerdir. Bu hastalıklar hem insanların en büyük ölüm nedeni olmuş, hem de tarihin gidişatını değiştirmişlerdir.
Avrupalıların Amerika’ları fethinde ve üstün olmasında silahlar kadar taşıdıkları mikroplar önemlidir. Bin yıllar içerisinde bağışıklık kazanan ve doğal seleksiyonla hayatta olan eski kıtadan gelen askerler vardıkları topraklarda hastalıktan büyük kıyımlara neden olmuştur.
Yazı
Bilgi güç sağlar. yazı ve okuryazarlık da bilgiyi, sonucunda da gücü sağlar.
Yazı sayesinde tecrübeleri ve fikirleri sonraki nesillere aktarmak mümkün olur. Eski zamanlarda bu özellikle seferlerde ve savaşlarda çok büyük önem taşır. Dünyada ilk yazı Sümerliler tarafından MÖ 3000 öncesinde Mezopotamya’da (bugünkü Irak topraklarında) bulunmuştur. Mısır’da MÖ 3000 ve Çin’de MÖ1300 senelerinde gelişen yazıların Sümer çivi yazısı etkisinde ortaya çıktığı, MÖ 600 yıllarında Mayalar tarafından bulunan yazıların ise Sümer yazısından bağımsız geliştiği kabul edilmektedir.
Alfabenin kaynağının Mısır hiyeroglifleri olduğu düşünülmektedir. Günümüzdeki pek çok alfabe Semitik alfabeye dayanmaktadır. İlk bulunan Sümer yazıları o dönemin bürokratik faaliyetlerine odaklanmaktadır; işçilere verilen yevmiye, alınan vergi vs. gibi.
Girit’teki Minoan sarayında bulunan Phaistos diski matbaanın ilk öncülerinden biri kabul edilmektedir (MÖ 1700). Ancak arada başka bir çoklu yazı girişim olmaksızın ancak 2500 sene sonra Çin’de ve çok sonraları orta çağ Avrupa’sında matbaa keşfedilmiştir.
‘Gereklilik ve ihtiyaç, icatların anasıdır’; toplumlarda bir şeye ihtiyaç duyulunca o işi çözmek için icatlar ortaya çıkar. Ama öte yandan da bazen bir icat yapılır; ve icat eden veya toplum ondan bir şekilde yararlanmaya başlar; dolayısı ile icatlar, ihtiyacın anasıdır aynı zamanda.
Teknolojinin bugünkü baş döndürücü hızda olmasının nedenlerinden biri, 50 ila 100.000 sene önceki evrimsel değişiklik ile hem konuşmaya başlamamız hem de beynimizin bugünküne çok benzer şekilde değişmesidir. İlk taş aletlerden nümüzdeki teknoloji harikalarına varmamızı sağlayan ikinci önemli faktör 13.000 sene önce tarım devrimi ile yerleşik düzene geçmemizdir. Tarım devrimi sayesinde insanların devamlı yiyecek aramasına gerek kalmamış ve boş zamanlarında başka meşgaleler edinebilmişlerdir. İkinci yarar da herkesin kendini yiyeceğini bulma zorunluluğun kalkması ile bazı insanların kendilerine iş alanları yaratmasıdır. Dokuma ve topraktan kap kacak yapımı da yerleşik düzen ile başlamış ve hayatı belirgin şekilde kolaylaştırmıştır.
Nüfusun çok olması sayesinde farklı düşünen insan sayısı da artmış, yenilikleri ve icatları olası kılmıştır.
Aşiretlerden kleptokrasilere
Aşiretlerde üretilen mallar üreticiler arasında eşit olarak bölünür. Aşiretlerin büyümesi ile beylikler meydana gelir; artık mallar eşit olarak bölünmez, elit tabaka oluşur, bürokrasi, dinler ve vergiler ortaya çıkar.
Beylikler büyürken bazen kleptokrasilere evrilirler: kazancın çoğu üst sınıflara aktarılır; üretenlere çok az kalır. Bir iş adamı veya politikacının hayır sever olup olmadığını ince bir çizgi belirler: Vergi ve kazancın ne kadarının elitlerde kaldığı, ne kadarının üreticiye ve kamuya geri döndüğü. Kleptokrat rejimler bu orantısız kazancı haklı olarak gerekçelendirmek için bir ideoloji veya dine sırtlarını dayarlar.
Beyliklerden devlet/hükümetler ilk önce MÖ 3700 senesinde Mezopotamya’da, MÖ 300 yılında Orta Amerika’da, 2000 yıl önce Güney Amerika, Çin ve Güneydoğu Asya’da, 1000 yıl önce de Afrika’da oluşmuşlardır.
Devlet oluşumu ve savaşların artması ile kölelik de toplum hayatının önemli bir parçası olmuştur. Ayrıca dinler ve vatan sevgisinin yerleşmesi sonucu askerlerin şevkle savaşabilmesi ve kendilerini cephelere atması mümkün olmuştur.
Kompleks topluluklar/devletler, öncelikle tarım devrimi sonrasında yiyecek üretimi ve dağılımı nedeniyle mümkün olmuştur.
Büyük kalabalıklarda asayişi sağlamak için merkezi bir yönetim elzemdir. Çok insan çok fikir ve ses demektir; büyük ve kompleks topluluklarda basit bir kararı almak bile mümkün olmayabilir (bir karar veren veya yönetici olmadan). Ayrıca her bireyin karşılıklı olarak ekonomik katkısının ihtiyaçları ile örtüşebilmesi ancak merkezi yönetimler altında mümkündür.
Çin
Çin MÖ 221’de siyasi olarak birleşmiş, ve günümüze kadar bu şekilde gelmiştir. İlk yazının çıkmasından itibaren de tek bir alfabeye sahip olmuştur. Nüfusun 3’te ikisi mandarin dilini konuşurken geri kalan 7 dil de İspanyolca ve İtalyancanın benzemesi gibi birbirine benzer. Kuzey Çin’de yaşayan insanlar daha çok Tibetli ve Nepalli kimseler ile genetik benzerlik gösterirken, Güney Çin’de yaşayanlar Vietnam ve/veya Filipinlilere benzer. Çin’in kuzeyi kurak ve soğuktur, darı üretimi ön plandadır. Güneyi sıcak ve yağışlıdır, pirinç tarlaları daha fazla yer kaplar. MÖ 500lerde bronz ve demir işçiliği izleri mevcuttur; Çin, kağıt, pusula, el arabası ve barutun keşfedildiği yerdir. Aynı zamanda veba ve çiçek mikropları da bu topraklarda doğmuştur. Domuzlardan geçen enfluenza virüsünün de Çin’de ilk defa insana bulaştığı sanılmaktadır.
Son söz
Dünyanın değişik coğrafyalarında insanlık tarihinde görülen farkların nedeni insanların kendi genetik yapıları değil, yaşadıkları coğrafyanın kendisidir.
Avrasya’nın yerleşimi, bütünlüğü, çöller veya boğazlarla bölünmemiş olması ortaya çıkan yeniliklerin, tarım devriminin ve hayvancılığın kolaylıkla komşu coğrafyalara yayılmasını sağlamıştır. Ayrıca tarım devriminin Mezopotamya ve Çin’de başlaması nüfusun hızlıca artmasını sağlamış ve gelişmeleri hızlandırmıştır.
Eski çağlarda ormanlık alan olan Mezopotamya kendi halklarının bilinçsizce ağaçları kesmesi/yok etmesi ile iklim değişikliği sonucu yağışlar azalmış ve aynı zamanda erozyon ile topraklar önce çoraklaşmış, ardından çölleşmiştir. Bu ekolojik intihar bu bölgede yaşayan insanların sosyokültürel olarak yeniliklere ayak uyduramamasına ve yüzyıllar içinde geri kalmasına neden olmuştur.
Çin ve Mezopotamya, ‘geçmişte üstün olmak, gelecekte üstünlük getirmez’ sözünün en önemli kanıtıdırlar.
Bir topluluğun geçmişinde iyi düzenlenmiş ve yönetilmiş kurumlar varsa bunların üzerinde verimli ve dürüst kurumlar geliştirmek çok daha kolaydır. Tarım pek çok gelişmenin temelidir: iyi bir bürokrasi, merkezi hükmet okuryazarlık, buluşlara ve yeniliklere açıklık, pazar ekonomisi, üniversiteler.
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.