Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Bağırsaklarda bağırsak bakterilerimizin sentezlediği kısa zincirli yağ asitlerinin (KZYA) pek çok yarar olduğunu sağır sultan bile duydu sanırım.
Histamin intoleransında bağırsaklar ve bakterilerin ilişkisinin ve sağlığının çok büyük önemi var. Hem onlar olmadan olmuyor, hem de işler yolunda gitmediğinde fazlası da zarara neden oluyor.
Bu minik moleküllerden özellikle bütirat hem mast hücresi degranülasyonunu hem de proenflamatuar sitokin sentezini inhibe ederek histamin düzeylerini düşürür, histamin intoleransı bulgularını geriletir. Hastalara takviye olarak verildiğinde burun kaşıntısı, besin alerjisi, atopik dermatit, mast hücresi aktivasyonu ve serum IgE düzeyleri azalttığı gösterilmiştir.
Hem hamilelikte anneleri, hem de kendileri daha fazla meyve-sebze ve evde pişirilmiş besin tüketen bebek/ çocukların alerji/ egzama olma olasılığı daha düşüktür.
Bütirat ayrıca triptofan ve serotonin kaynaklı indol metabolitlerini de artırarak sakinleştirici B hücreleri üzerinden enflamasyonu azaltır. Yüksek lifli beslenme sonucu artan yararlı bakterilerin triptofandan sentezlediği indol metabolitleri de bağırsak geçirgenliğini azaltabilir, besin alerjisi gelişim olasılığını azaltır.
A vitamini ve D vitamini varlığında düzenleyici/ sakinleştirici T hücrelerine değişim için KZYA ihtiyaç vardır. KZYA düzeyleri azaldığı ve lifsiz beslenildiği zaman enflamasyona yatkınlık oluşur.
Özellikle bütirat T hücresi genlerinde epigenetik değişiklikler yaparak sakinleştirici özelliğe katkıda bulunur.
Bifidobacterium ve Lactobacillus bakterilerinin sentezlediği laktat bir KZYA olmamakla birlikte benzer şekilde yarar sağlar. İnce bağırsağın orta kısmında mukus tabakasını güçlendirerek ilaca bağlı bağırsak hasarının önüne geçer.
İnek sütü alerjisi olan çocukların dışkılarında bütirat düzeyleri düşüktür. Hayvan çalışmalarında yüksek lif içeren diyetle beslenme alerji bulgularını belirgin olarak azaltmıştır.
KZYA ayrıca insülin seviyelerini düşürmeye, tokluk hissi vererek kilo vermeye yardımcı olur. Bütirat düzeylerinin asetat düzeylerine kıyasla düşük olması kolesterol değerlerinde yükselmeye neden olur, prebiyotik alımı sonrası artan bütirat düzeyleri kolesterol değerlerini dengeler.
Düşük karbonhidratlı beslenme bütirat sentezini çok belirgin bir şekilde azaltır. O nedenle ketojenik veya düşük FODMAP diyetler uzun vadede bütirat düzeylerinde düşmeye neden olur.
Asetat ve propionat sentezlendikten hemen sonra, şeker (propionat), yağ ve kolesterol metabolizmalarında (asetat) kullanılmak üzere karaciğere taşınır.
KZYAlerinin bir etkisi de bağırsaklarda kalsiyum emilimini artırarak uzun vadede kemik erimesine karşı koruyucu olmalarıdır.
Bulaşık deterjanları KZYA özellikle asetat ve bütirat düzeylerini azaltır.
Bebekler için en önemli KZYA kaynağı anne sütü oligosakkaritleridir.
Bakteriler KZYA’ni tükettiğimiz besinlerin içindeki çözülebilir ve çözünmeyen lifler ve dirençli nişastalardan sentezlerler. Yeterli düzeyde bitkisel besinlerle beslenmediğimiz ve bakterilerimizi besleyecek lifleri tüketmediğimiz zaman bakteriler proteinleri fermente etmeye başlarlar. KZYA yerine dallı zincirli yağ asitleri, amonyak ve TMAO ortaya çıkar. TMAO aterosklerotik komplikasyonları ve kalp damar hastalıklarını artıran zararlı bir moleküldür. Hayvansal besinleri (özellikle yağlı süt veya süt yağı) fazla tüketmek sülfat indirgeyen bakterilerin sayısını artırır, ortaya çıkan hidrojen sülfit bağırsaklar için toksiktir.
Prebiyotik tüketimi, yani lifli besinler ve dirençli nişastayı daha fazla tüketmek:
Yetersiz prebiyotik alındığında bakteriler aç kalmamak için epitel hücrelerini örten müsin tabakasını besin olarak kullanmaya başlarlar, müsin tabakası incelir. İnülin takviyesi Bidiobakteiler gibi yararlı bakterilerin sayısını arttırırken, zararlı (patojen) bakteri sayısını azaltır. Bilophlia sayısının azalması kabızlığı da azaltır (Bilophila sayısını artıran diğer önemli bir etken süt yağlarını fazla tüketmektir).
Besinlerin içindeki prebiyotikler başlıca üçe ayrılır:
-İnülin
-Müsilaj, beta-glukan:
-Pektin:
-Polioller:
-Karnıyarık otu tozu
-Selüloz:
-Lignin
3. Dirençli nişastalar ise ince bağırsakta emilmez, besin lifi gibi hareket ederler. Bu nişastalar doğal olarak tohum, baklagiller, tahıllar, pişmemiş meyve (yeşil muz) ve sebzelerde ve tip 3 olarak adlandırılan pişirme sonrası soğutulmuş karbonhidrat içerikli besinlerde bulunur: patates, pirinç, baklagiller.
IBS hastalarında çözünmeyen lifler bazen bulguları artırabilir daha çok çözünür lif tüketimi önerilir.
Fermente gıdalar, doğada zaman geçirmek ve takviyelerle alınan probiyotikler:
Astım hastalarında eozinofil infiltrasyonu ve enflamasyonu azaltır. Hayvan çalışmalarında probiyotik takviyesinin havayolu reaktivitesini azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca hava kirliliğinin yol açtığı enflamasyonu da azaltır.
Atopik anneler hamileliklerinde probiyotik takviye aldıklarında bebekleri daha az atopik ve alerjik olmuştur. Atopik çocuklar da probiyotik takviye aldıklarında hışıltılı solunum görülme riski azalır.
Bifidobakter ekstreleri alerjik rinit ve diğer alerjik yakınmaları belirgin olarak azaltmıştır.
Probiyotikler ayrıca yatak örtüleri ve çarşaflara emdirilebilir (emprenye edilebilir). Bacillus ailesi emdirilmiş çarşafları kullanan çocukların alerji yakınmaları azalmış, hayat kaliteleri artmıştır.
Sinbiyotikler sadece takviye olarak bulunmaz, tüm fermente meyve ve sebzeler aynı aynı zamanda hem pre hem de probiyotik kaynağıdır. En iyi simbiyotik kaynaklarından birisi anne sütüdür.
Hayvan çalışmalarında sinbiyotik takviyesinin ev tozu astımı gelişimini önlediği gösterilmiştir.
Postbiyotikler, özellikle paraprobiyotikler probiyotik kullanımı sakıncalı olan (yenidoğanlar, bebekler, yaşlılar, kemoterapi alanlar, bağışıklık sistemi baskılanmış kişiler, kalbinde delik olanlar) hastaların kullanımı için uygun, canlı bakteriye bağlı oluşabilecek problemlerin aşılmasını sağlayarak hastalara benzer etkinlikte yarar sağlarlar. Bu etkiyi en çok bakteri duvarı yıkılması sonrası ortaya çıkan lipoteikoik asitler, peptidoglikanlar ve eksopolisakkaritler sağlar.
Paraprobiyotikler, gazlı bebeklerde (infantil kolik), bebeklik çağı sindirim sistemi hastalıklarında, üst solunum yolu hastalıklarında, çocukluk çağı astımında, inflamatuar bağırsak hastalıklarında, kolorektal kanserlerde, tip II diyabette kan şekerinin düzenlenmesinde, karaciğer hastalıklarında, atopik dermatite, influenza enfeksiyonlarında, tedavisinde yararlı olduğu gösterilmiştir. Tüm bifidobakter ve laktobasiller, işlem sonrası postbiyotik olarak kullanılabilirler.
Artmış bağırsak geçirgenliği olan kimselerde yoğun probiyotik tüketmek D-laktik asidemiye neden olabilir. Beyin sisi, kronik yorgunluk ve baş ağrısı görülebilir. SIBO’su olan hastalarda tüm probiyotikler özellikle laktobasiller bulguları artırır.
Ağır sistemik hastalığı ve ağır bağırsak inflamasyonu olanlar, bağışıklık sistemi yetmezliği, kalp kapak veya diğer yapısal bozukluğu bulunan hastalarda, probiyotik kullanımı sistemik ve kalp içi (endokardit) enfeksiyona veya apse oluşumuna neden olabilir.
Bağırsak hareketleri yavaş olan hastalarda yüksek miktarda laktobasil ev bifidobakter takviyesi ince bağırsaklarda aşırı bakteri üremesi (SIBO) ve Dlaktik asidemiye neden olabilir.
Bu bölümü okuyup koşa koşa eczaneye gitmeden veya turşu kurmadan önce önemli bir noktayı hatırlamakta yarar var: Çoğu probiyotik ve fermantasyonu sağlayan canlılar HİSTAMİN SENTEZLERLER. Hem içindeki bulundukları gıdanın içinde, hem de bağırsaklarda HİSTAMİN DÜZEYLERİNİ ARTIRIRLAR.
Dr.Banu Taşçı Fresko tarafından, kendisine ait www.banutascifresko.com adlı site üzerinden gerçekleştirilen internet ortamındaki faaliyetler kapsamında çerezler kullanılmaktadır.
Çerez ayarları tercihlerinizi kaydedebilmemiz için kesinlikle gerekli çerezler her zaman etkin olmalıdır.
Bu çerezi devre dışı bırakırsanız, tercihlerinizi kaydedemeyiz. Bu da, bu web sitesini her ziyaret ettiğinizde çerezleri tekrar etkinleştirmeniz veya devre dışı bırakmanız gerekeceği anlamına gelir.